İnsanın çevre üzerindeki etkisi
İnsanın çevre üzerindeki etkisi veya çevre üzerindeki antropojenik etki, biyofiziksel ortamlarda ve ekosistemlerde, biyoçeşitlilikte ve doğal kaynaklarda doğrudan veya dolaylı olarak insanlar tarafından neden olunan küresel ısınma, çevresel bozulma, okyanusların asitlenmesi, kitlesel yok oluş, biyoçeşitlilik kaybı, ekolojik kriz, yasak avlanma ve ekolojik çöküş gibi değişikliklerdir. Doğayı toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendirmenin şiddetli etkileri, aşırı insan nüfusu artışı ile daha kötü bir hale gelmiştir. İnsanların çevrede hasara yol açan aktivitelerine nüfus artışı,] aşırı tüketim, aşırı kullanma, çevre kirliliği ve ormansızlaşma örnek verilebilir. İnsanların yol açtığı bu sorunlardan bazıları, örnek olarak küresel ısınma ve biyoçeşitlilik kaybı, insanlık için bir varoluşsal risk teşkil etmektedir ve aşırı insan nüfusu artışı bu sorunlarla yakından ilişkilidir.
Antropojenik terimi insan aktivitesinden kaynaklanan bir etkiyi veya nesneyi belirtmek için kullanılır. Terim ilk olarak Rus jeolojist Aleksey Petrovich Pavlov tarafından, İngilizce’de ise ilk kez İngiliz ekolog Arthur Tansley tarafından kullanılmıştı. Atmosferik bilim insanı Paul Crutzen 1970’lerin ortasında “Antroposen” terimini tanıttı. Terim genellikle Yeşil Devrim’in başlangıcından bu yana insan faaliyetlerinden kaynaklanan kirlilik emisyonları bağlamında kullanılır, ancak aynı zamanda çevre üzerindeki tüm önemli insan etkilerini izah etmek için de kullanılır.
Aşırı insan nüfusu artışı
David Attenborough gezegendeki insan nüfusunun seviyesini diğer tüm çevre sorunlarının bir çarpanı olarak tanımlar.[25] Kendisi 2013 yılında insanlığı, “nüfus artışını sınırlayarak kontrol edilmesi gereken, yeryüzündeki veba” olarak tanımladı.[26]
Pentti Linkola gibi bazı ekolojistler, aşırı insan nüfusu artışını tüm biyosfer için bir tehdit olarak görüyor. 2017 yılında, dünya çapında 15.000’den fazla bilim insanı, insanlığa bir “uyarı” yayınladı ve aşırı insan nüfusu artışının “birçok ekolojik ve hatta toplumsal tehdidin arkasındaki ana itici güç” olduğunu iddia etti.
Doğa insan olmadan da yaşar ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz. Paul Ehrlich
Aşırı tüketim
Aşırı tüketim, kaynak kullanımının ekosistemin sürdürülebilir yenilenme kapasitesinden fazla olması durumudur. Ekolojik ayak izi ile ölçülür. Tahminler insanlığın mevcut talebinin, gezegenin tüm ekosistemlerinin toplamının yenilenme oranından %70 daha yüksek olduğunu gösteriyor. Uzun süreli bir aşırı tüketim modeli, çevresel bozulmaya ve nihayetinde kaynak temellerinin kaybına yol açar.
İnsanlığın gezegen üzerindeki genel etkisi, sadece insan nüfusundan değil, birçok faktörden etkilenir. İnsanların yaşam tarzları ve ürettikleri kirlilik eşit derecede önemlidir. 2008’de The New York Times, dünyanın gelişmiş uluslarının sakinlerinin petrol ve metal gibi kaynakları insan nüfusunun çoğunluğunu oluşturan gelişmekte olan ülkelerinkinden neredeyse 32 kat daha fazla tükettiğini belirtti.
“Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil.”
Mahathma Gandhi
Aşırı nüfusun etkileri aşırı tüketimle birleşir. 2017’de Paul Ehrlich’in dediğine göre;
Zengin batı ülkeleri artık gezegenin kaynaklarını emiyor ve ekosistemlerini benzeri görülmemiş bir hızla yok ediyor. Biz (insanlık) cep telefonlarımız için daha çok nadir toprak mineralleri elde etmek için Serengeti boyunca otoyollar inşa etmek istiyoruz. Denizdeki tüm balıkları yakalıyor, mercan resiflerini mahvediyor ve atmosfere karbondioksit yerleştiriyoruz. Büyük bir yok olma olayını tetikledik […] Yaklaşık bir milyarlık bir dünya nüfusu, genel bir yaşam yanlısı etkiye sahip olacaktır. Bu, binlerce yıl boyunca desteklenebilir, ve mevcut kontrolsüz büyümemiz ve ani çöküş beklentimizle karşılaştırıldığında uzun vadede çok daha fazla insan hayatını sürdürebilir. […] Eğer herkes ABD düzeyinde kaynakları tüketseydi – ki bu dünyanın arzuladığı şey – dört veya beş tane daha Dünyaya ihtiyacımız olacak. Gezegenimizin yaşam desteğini mahvediyoruz.[
İnsan uygarlığı doğadaki tüm memelilerin %83’ünün ve bitkilerin yarısının yok olmasına sebep oldu.[33] Dünyadaki tavukların toplam ağrılığı tüm yabani kuşların üç katı ağırlığındadır ve evcilleştirilmiş sığır ve domuzlar tüm vahşi memelilerden 14’e 1 oranla daha ağırdır.[34][35] Dünya nüfusunun 9 milyara çıkması ile üresel et tüketiminin 2050’ye kadar iki kat, belki de %76’ya kadar çıkacağı tahmin ediliyor, bu da eğer yaşanırsa Biyoçeşitlilik kaybının ve artan sera gazı emisyonlarının önemli bir faktörü olacak.
Balıkçılık ve tarım
Tarımın çevreye olan etkisi, dünya çapında kullanılan çok çeşitli tarımsal uygulamalara bağlı olarak değişir. Nihayetinde bu çevresel etki çiftçiler tarafından kullanılan sistemin üretim uygulamalarına bağlıdır. Çevreye salınan emisyonlar ile tarım sistemi arasındaki bağlantı dolaylıdır, çünkü bu aynı zamanda yağış ve sıcaklık gibi diğer değişkenlere de bağlıdır.
Balıkçılık
Balıkçılığın çevreye olan etkisi, aşırı avlanma, sürdürülebilir balıkçılık ve balıkçılık yönetimi gibi yakalanacak balığın mevcudiyetini içeren konulara ve mercan resifleri gibi habitatların yanlışlıkla yakalanması ve tahrip edilmesi gibi balıkçılığın çevrenin diğer unsurları üzerindeki etkisini içeren sorunlara bölünebilir.
Bu sorunlar deniz korumasının bir parçasıdır ve balıkçılık bilimi programlarında ele alınmaktadır. Balıkların sağlıklı bir şekilde nesillerine devam etmeleri için ne kadarının avlanabileceği ile insanlığın arzusu arasında gittikçe büyüyen bir uçurum vardır ve bu dünya nüfusu arttıkça daha da kötüleşen bir sorundur.
Diğer çevresel sorunlara benzer şekilde, geçim kaynakları için balıkçılığa bel bağlayan balıkçılar ve gelecekteki balık popülasyonlarının sürdürülebilir olması için balıkçılığın azalması veya hatta tamamen durması gerektiğini savunan bilim adamları arasında anlaşmazlık olabilir.
Science dergisi Kasım 2006’da dört yıllık bir çalışma yayınladı ve bu çalışma, günümüzdeki tüketim trendlerine göre dünyada 2048’de doğadan yakalanmış deniz ürünlerinin tükeneceğini öngördü. Bilim adamları düşüşün ekosistemleri bozulurken aynı zamanda balıkçılık popülasyonunu azaltan aşırı avlanma, kirlilik ve diğer çevresel faktörlerin bir sonucu olduğunu belirtti. Ancak çalışma birçok balıkçılık yönetimi yetkilisi, endüstri temsilcisi ve bilim insanı tarafından kusurlu olduğu gerekçesiyle eleştirildi. Tonga, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi birçok ülke ve uluslararası yönetim organı deniz kaynaklarını uygun şekilde yönetmek için adımlar atmıştır.
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2018’de, özellikle avlanmak için yetiştirilen balıkların üretiminin son yirmi yıldır sabit kaldığını, ancak sürdürülemez aşırı avlanmanın dünya balıkçılığının %33’üne yükseldiğini ve su ürünleri yetiştiriciliğinin 1990’da yıllık 120 milyon tondan 2018’de 170 milyon tonun üzerine çıktığını belirtti.
Sulama
Sulamanın çevreye olan etkisi, sulamanın bir sonucu olarak toprak ve su miktarındaki ve kalitesindeki değişiklikleri ve sulama planının sonundaki ve akış aşağısındaki doğal ve sosyal koşullar üzerinde ortaya çıkan etkileri içerir.
Sulamanın etkileri, sulama planının kurulması ve işletilmesi nedeniyle değişen hidrolojik koşullardan kaynaklanmaktadır.
Sulama planı genellikle nehirden su çeker ve sulanan alana dağıtır. Bunun hidrolojik sonuçları şöyle sıralanabilir;
- Nehrin akıntı yönündeki deşarjı azalır
- Nehirdeki buharlaşma artar
- Nehirdeki yenilenebilir yeraltı suları artar
- Su tablasının seviyesi yükselir
- Drenaj akışı artar
Bu etkiler, doğrudan etkiler olarak adlandırılabilir.
Sulamanın toprak ve su kalitesi üzerindeki etkileri dolaylı ve karmaşıktır ve doğal, ekolojik ve sosyoekonomik koşullar üzerinde müteakip etkileri bulunur. Sulama bazı durumlarda su baskını ve toprak tuzluluğu ile sonuçlanabilir. Bununla birlikte, toprak drenajı ile kullanıldığında toprak tuzlanmasının üstesinden de gelebilir.
Yeraltı suyunun kuyulardan çıkarılmasıyla da sulama yapılabilir. Bunun hidrolojik bir sonucu olarak su seviyesinin düştüğü bulunmuştur. Kuyu kullanarak yapılan sulamanın etkileri diğer şekillerde yapılan sulamadan farklı olabilir, ancak yine de zararlıdır.
Sulama projelerinin büyük faydaları olabilir, ancak olumsuz etkiler genellikle göz ardı edilir. Yüksek güçlü su pompaları, barajlar ve boru hatları gibi tarımsal sulama teknolojilerinin, akiferler, göller ve nehirler gibi tatlı su kaynaklarının tükenmesinde etkisi vardır. Tatlı suların, göllerin, nehirlerin ve derelerin yapısındaki bu değişikliğin bir sonucu olarak çevredeki ekosistemler ciddi şekilde değişir ve birçok su türü yok olur.[48]
Teknolojinin etkileri
Teknolojinin gelişmesinin etkileri çevre üzerinde çeşitli etkilere neden olur. Teknolojinin uygulanmasının çevre üzerinde neden olduğu etkiler, genellikle birkaç nedenden dolayı kaçınılmaz olarak algılanmaktadır.
Madencilik endüstrisi
Madenciliğin çevresel etkileri arasında erozyon, dolinlerin oluşumu, biyoçeşitlilik kaybı ve madencilik süreçlerinden çıkan kimyasallar tarafından toprak, yer altı suyu ve yüzey sularının kirlenmesi yer almaktadır.
Bitkiler büyümeleri için bazı ağır metallere ihtiyaç duysalar da, bu metallerin fazlası genellikle onlar için zehirlidir. Madenciliğin ortaya çıkmasına sebep olduğu ağır metallerle kirlenmiş bitkiler genellikle düşük büyüme, verim ve performans göstermektedir. Ağır metallerin neden olduğu kirlilik, toprağın organik madde bileşimini azaltarak toprak besin maddelerinde düşüşe neden olur ve bu da bitkilerin büyümesinde bir düşüşe hatta ölümlerine neden olmaktadır.
Çevreye zarar vermesinin yanı sıra, kimyasalların sızmasından kaynaklanan kirlilik insan sağlığını da etkilemektedir. Bazı ülkelerde madencilik şirketlerinin çevre ve rehabilitasyon kurallarına uymaları ve madencilik yaptıkları alanın madencilikten önceki durumuna yakın hale getirilmesini sağlamaları bir yasal yükümlülük olsa da, dünyanın çoğunda bu yasalar mevcut değildir. Bazı madencilik yöntemlerinin önemli çevresel ve insan sağlığına etkileri olabilir. Ağır metaller genellikle toprak biyotasına karşı zehirli etkiler gösterir ve bu, mikrobiyal süreçlerin etkilenmesi ve toprak mikroorganizmalarının sayısının yanı sıra aktivitesini de azaltır. Düşük ağır metal konsantrasyonunun bitkilerin fizyolojik metabolizmasını engelleme şansı da yüksektir.[
Çevre, çevrecilere bırakılmayacak kadar ciddi Çevre ile ilgili Sözler bir iştir.
Barış Manço
Enerji endüstrisi
Enerji üretiminin ve tüketiminin doğa üzerindeki etkileri türlü türlüdür. Son yıllarda, yenilenebilir enerji kaynaklarının artan kullanımının ticarileştirilmesine doğru bir eğilim vardır.
Fosil yakıtların tüketimi küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine yol açmaktadır. Ancak, dünyanın çoğu yerinde durumu iyileştirmeye yönelik çok az ilerleme vardır. Buna rağmen hızla gelişen teknolojiler bir enerji dönüşümü devri başlatıp insanlığın yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişini sağlayabilir.[
Barajlar
Dünya su ve enerji talebi arttıkça, barajların sayısı ve büyüklüğü de artmakta ve barajların çevresel etkisi giderek artan bir incelemeye tabi tutulmaktadır.
Barajlar ve rezervuarlar içme suyu sağlamak, hidroelektrik enerji üretmek, sulama için su kaynağı sağlamak, rekreasyonel fırsatlar sağlamak ve taşkın kontrolü sağlamak için kullanılabilir. Barajların çevresel etkisi farklı barajlar ve rezervuarlar arasında büyük farklılıklar gösterse de, ana etkiler arasında denizde akan balıkların tarihi çiftleşme alanlarına ulaşmasının engellenmesi, mansap suyuna daha az erişim ve bölgedeki balıkçı toplulukları için daha az avlanma yer alıyor. Teknolojideki gelişmeler, barajların birçok olumsuz etkisine çözüm sağlamıştır, ancak bu teknolojiler, yasalarca gerekli değilse veya para cezası tehdidi altında değilse genellikle yatırım yapmaya değer görülmemektedir.
Biyodizel
Biyodizel kullanımı ve üretimi doğayı enerji kullanımı, sera gazı salınımları ve kirlilik ile diğer enerji üretimi yöntemleriyle karşılaştırıldığında olumlu bir şekilde etkiler. ABD Tarım Bakanlığı ve ABD Enerji Bakanlığı tarafından yapılan ortak bir yaşam döngüsü analizi, otobüslerde petrol dizeli yerine %100 biyodizel kullanılmasının petrole oranla yaşam döngüsü tüketimini %95 azalttığını ortaya koymuştur. Biyodizel kullanımı karbondioksit salınımını da petrole oranla %78,45 azaltmaktadır.
Elektrik üretme
Elektrik üretmenin önemli bir çevresel etkisi vardır, çünkü modern toplum büyük miktarlarda elektrik enerjisi kullanır. Bu güç normalde başka türden enerjiyi elektriğe dönüştüren santrallerde üretilir. Bu tür sistemlerin her birinin avantajları ve dezavantajları vardır, ancak bu dezavantajların çoğunu önemli çevresel sorunlara sebep olmaları oluşturur.
Kömür
Kömür madenciliğinin ve tüketiminin doğaya etkisi çeşitlidir. Kömür tüketimi, cıva, uranyum, toryum, arsenik ve diğer ağır metaller içeren uçucu kül dahil olmak üzere her yıl yüz milyonlarca ton katı atık üretir. Atmosferdeki insan kaynaklı karbondioksitin en büyük sebebi kömürdür. Kömür, insan sağlığını da kötü etkiler. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2008 yılında yayınladığı bir rapora göre, kömür partikülü kirliliğinin dünya çapında her yıl yaklaşık 10.000 yaşamı kısaltacağı tahmin edilmektedir.
Nükleer enerji
Nükleer enerjinin çevresel etkisi, madencilik, işleme, taşıma ve radyoaktif yakıt atıklarını içeren nükleer yakıt döngüsü sürecinden kaynaklanmaktadır. Radyasyon bir kanserojendir ve canlı organizmalar üzerinde çok sayıda etkiye neden olur. Çernobil Faciası, Fukuşima I Nükleer Santrali kazaları ve Three Mile adası kazası gibi nükleer santral felaketlerinin çevresel etkileri süresiz olarak devam eder. Radyoaktif parçacıkların bozulma ve tehlikeli hallerinden çıkma hızı büyük ölçüde değişir, örnek olarak nadiren de olsa nükleer santrallerde kullanılan Plütonyum-244’ün çözünmesi 161,1 milyon yıl alır.
Petrol
Petrolün çevreye olan etkisi genellikle olumsuzdur, çünkü petrol tüm yaşam formları için zehirlidir. Petrol, özellikle hem evler hem de ticari faaliyetler için ulaşım ve ısıtma olmak üzere günümüz toplumunun neredeyse tüm yönleriyle yakından bağlantılıdır.
Petrollü şeyl
Petrollü şeyl endüstrisi çevreyi petrol şeylinin çıkarılması ve işlenmesinden kaynaklanan arazi kullanımı, atık yönetimi, su ve hava kirliliği ile etkiler. Petrollü şeyl yataklarının yüzey madenciliği, açık ocak madenciliğinin olağan ve beklenen negatif çevresel etkilerine yol açar. Ek olarak, petrollü şeylin yakılması, bertaraf edilmesi gereken atık maddeler ve karbondioksit dahil olmak üzere zararlı atmosferik emisyonlar üretir. Petrollü şeyl endüstrisinde kullanılacak yeni karbon tutma ve depolama teknolojileri gelecekte bu endişelerin bir kısmını azaltabilir, ancak yeraltı suyu kirliliği gibi bazı diğer sorunların boyutunu arttırabilir.
Rüzgâr gücü
Geleneksel enerji kaynaklarının çevresel etkileri ile karşılaştırıldığında, rüzgar enerjisinin çevresel etkisi nispeten küçüktür. Rüzgar enerjisiyle çalışan elektrik üretimi, fosil yakıtlı güç kaynaklarının aksine yakıt tüketmez ve hava kirliliği yaymaz. Bir rüzgar santrali inşa etmek için kullanılan malzemeleri üretmek ve taşımak için harcanan enerji, santral tarafından birkaç ay içinde üretilen yeni enerjiye eşittir.
Diğer yapay yapıların çevresinde olduğu gibi rüzgar türbinlerinde de kuş ve yarasa ölümlerine dair raporlar vardır, ancak bu ölümlerin çevreye önemli bir etkisinin olup olmadığı tartışmalıdır. Bunun gibi toplu hayvan ölümlerinin engellenmesi ve turbalıkların korunması için yapılacak girişimler rüzgar türbinlerinin konumunu ve çalışmasını etkileyecektir.
Rüzgar türbinlerinin çıkardığı gürültünün yakınında yaşayan insanlar üzerindeki etkileri hakkında çelişen raporlar vardır.
Boya
Boyanın çevresel etkisi türlü türlüdür. Geleneksel boyama malzemeleri ve işlemleri, kurşun ve diğer katkı maddelerinin kullanımından kaynaklananlar dahil olmak üzere çevre üzerinde zararlı etkilere sahip olabilir. İsrafın en aza indirilmesi başta olmak üzere boyanın çevresel etkisini azaltmak için çeşitli önlemler alınabilir.
İlaçlar ve kişisel bakım ürünleri
İlaçların ve kişisel bakım ürünlerinin çevresel etkisi büyük ölçüde spekülatiftir. Kişisel bakım ürünleri, bireyler tarafından kişisel sağlık veya kozmetik nedenlerle kullanılan maddeler ve tarım işletmesi tarafından çiftlik hayvanlarının büyümesini veya sağlığını artırmak için kullanılan ürünlerdir. Dünyanın her yerindeki su kütlelerinde kişisel bakım ürünleri tespit edilmiştir. Bu kimyasalların insan ve çevre üzerindeki etkileri henüz bilinmemektedir, ancak bugüne kadar insan sağlığını etkilediklerine dair bilimsel bir kanıt yoktur.[73]
Kağıt
Kağıdın büyük bir çevresel etkisi vardır. Baskı makinesi ve yüksek mekanize ağaç hasadı gibi modern teknolojinin kullanılmasıyla kağıt ucuz bir meta haline gelmiştir ve bu, yüksek düzeyde tüketime ve israfa yol açmıştır. Çevre örgütleri tarafından yapılan lobi faaliyetleri nedeniyle çevre bilincinin artması ve hükûmet düzenlemelerinin artmasıyla birlikte artık kağıt hamuru ve kağıt endüstrisinde sürdürülebilirliğe doğru bir eğilim var.
Nanoteknoloji
Nanoteknolojinin çevresel etkisi iki boyuta ayrılabilir: çevreyi iyileştirmeye yardımcı olacak nanoteknolojik yenilikler potansiyeli ve nanoteknolojik malzemelerin çevreye salındığında neden olabileceği olası bir yeni kirlilik türü. Nanoteknoloji gelişmekte olan bir alan olduğundan, nanomalzemelerin endüstriyel ve ticari kullanımının organizmaları ve ekosistemleri ne ölçüde etkileyeceği konusunda büyük tartışmalar vardır.
Pestisitler
Pestisitlerin çevresel etkisi genellikle onları kullananların amaçladığından çok daha büyüktür. Kullanılan pestisitlerin %98’inden fazlası hedef olmayan canlı türleri, hava, su, dip çökeltileri ve yiyecek dahil olmak üzere hedefleri dışında bir hedefe ulaşır. Pestisitler, üretim alanlarından ve depolama tanklarından döküldüğünde, atıldığında, havadan püskürtüldüğünde ve algleri öldürmek için suya püskürtüldüğünde toprağı ve suyu kirletmektedir.
Amaçlanan uygulama alanından kontrol dışı çıkan ve böylece istenmeyen yerlerde etki gösteren pestisit miktarı, kullanılan pestisitin belirli özelliklerinden etkilenir; toprağa bağlanma eğilimi, buhar basıncı, suda çözünürlüğü ve zamanla zayıflamaya karşı direnci gibi. Toprağın dokusu, suyu tutma yeteneği ve içerdiği organik madde miktarı gibi faktörler de bölgeden ayrılacak pestisit miktarını etkiler. Bazı pestisit türleri küresel ısınmaya ve ozon tabakasının incelmesine de katkıda bulunmaktadır.
Plastik
Bazı bilim adamlarına göre, 2050 yılında ağırlık olarak okyanuslarda balıktan daha çok plastik olacaktır. Aralık 2020’de yapılmış bir araştırma insan yapımı materyallerin veya antropojenik kütlenin, dünyadaki tüm canlı biyokütleyi aştığını ve tek başına dünyadaki tüm plastiğin tüm kara ve deniz hayvanlarının toplam kütlesinden daha ağır olduğunu bulmuştur.
Temizlik maddeleri
Temizlik maddelerinin çevreye olan etkisi türlü türlüdür. Son yıllarda bu etkileri kontrol altına almak için önlemler alınmaya başlanmıştır.
Ulaşım
Ulaşımın çevresel etkisi çok önemlidir, çünkü ulaşım önemli bir enerji tüketicisidir ve dünyada kullanılan petrolün çoğu ulaşım için kullanılır. Bu durum nitröz oksitler ve partiküller de dahil olmak üzere hava kirliliği yaratır. Buna ek olarak ulaşım karbondioksit emisyonuyla küresel ısınmada oldukça önemli bir paya sahip olduğundan emisyonları en hızlı artan sektördür. Karayolu ulaşımı havayı en çok kirleten ulaşım sektörüdür.
Gelişmiş ülkelerdeki çevresel düzenlemeler, bireysel araç emisyonlarını azaltmıştır; ancak bu, araç sayısındaki artış ve her aracın daha fazla kullanılmasıyla dengelenmiştir. Karayolu araçlarının karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltmaya yönelik bazı yollar üzerinde çalışılmıştır, ancak günümüze kadar önemli bir gelişme elde edilmemiştir. Enerji kullanımı ve emisyonlar ulaşım türleri arasında büyük ölçüde farklılık gösterdiğinden çevrecilerin hava ve karayolu ulaşımından demiryolu ve insan gücüyle çalışan taşımacılığa geçiş yapılmasını, ulaşımın elektrifikli hâle getirilmesini ve enerji verimliliğinin artırılmasını talep etmelerine neden olmaktadır.
Havacılık
Havacılığın çevresel etkisi, uçak motorlarının yaydığı, iklim değişikliğine ve küresel ısınmaya katkıda bulunan gürültü, partikül ve gazlar nedeniyle oluşur. Hem daha verimli hem de daha az kirletici turbofan ve turboprop motorların üretilmesine rağmen, son yıllarda hava yolculuğunun hızla büyümesi ve otomobillerin sebep olduğu emisyondaki azalış, havacılığa atfedilebilecek toplam kirlilik oranında bir artışa sebep olmaktadır. Avrupa Birliği’nde, havacılıktan kaynaklanan sera gazı emisyonları 1990 ile 2006 arasında %87 artmıştır. Bu fenomene yol açan diğer faktörler arasında artan hipermobil yolcu sayısı ve sık uçan yolcu programları gibi hava yolculuğunu sıradan hale getiren sosyal faktörler vardır.
Havacılığın toplam dış maliyetlerinin dikkate alınmasını sağlamak amacıyla, olası hava yolculuğunun vergilendirilmesi ve havacılığın bir emisyon ticaret sistemine dahil edilmesi hakkında devam eden bir politik tartışma bulunmaktadır.
Yollar
Yolların çevresel etkisi, gürültü, ışık kirliliği, su kirliliği, habitat tahribatı ve yerel hava kalitesi gibi otoyolların yerel etkilerini; ve araç emisyonlarından kaynaklanan iklim değişikliği gibi daha geniş etkileri içerir. Yolların ve diğer ilgili tesislerin tasarımı, inşası ve yönetimi ile araçların tasarımı ve düzenlenmesi, yolların çevresel etkisini değişen derecelerde iyileştirebilir.
Deniz ulaşımı
Deniz taşımacılığı ve ulaşımının çevresel etkisi; sera gazı emisyonlarını ve petrol kirliliğini içerir. 2007 yılında, deniz taşımacılığından kaynaklanan karbondioksit emisyonları küresel toplamın %4 ila 5’ini oluşturuyordu ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından, herhangi bir önlem alınmazsa 2020 yılına kadar bu oranın %72 artacağı tahmin edilmiştir. Ayrıca, istilacı türlerin nakliye yoluyla, genellikle kendilerini geminin gövdesine saklayarak yeni alanlara sokma ve o alanın ekolojisini bozma potansiyeli de vardır.
IMO Gemilerin Sebep Olduğu Sera Gazı Emisyonları Çalışma Grubu’nun Birinci Oturumlararası Toplantısı 23-27 Haziran 2008 tarihlerinde Norveç’in Oslo kentinde gerçekleştirilmiştir. Toplantının amacı, geleceğin bir parçasını oluşturabilecek azaltma mekanizmaları için teknik temeli geliştirmekti.
Askeriye
Genel askeri harcamalar ve askeri faaliyetler belirgin çevresel etkilere sahiptir. ABD ordusu, tehlikeli maddelerle kirletilmiş 39.000’den fazla alandan sorumludur ve bu kritere göre dünyadaki en kötü kirletici ordu olarak kabul edilmektedir. Birçok çalışma, daha yüksek askeri harcama ile daha yüksek karbon emisyonları arasında güçlü bir pozitif korelasyon bulmuştur. Askeri faaliyetler arazi kullanımını etkiler ve son derece yoğun kaynak gerektirir.
Ordunun çevre üzerinde yalnızca olumsuz etkileri yoktur. Bir bölgenin arazi yönetimine, korunmasına ve yeşillendirilmesine yardımcı olan birçok askeri örnek vardır. Ek olarak, bazı askeri teknolojilerin çevre bilimcileri için son derece yararlı olduğu kanıtlanmıştır.
İnsan yaşamına ve topluma maliyetinin yanı sıra, savaşın önemli bir çevresel etkisi vardır. Savaş sırasında veya sonrasındaki yakıp yıkma taktikleri, kayıtlı tarihin çok büyük bir kısmında kullanılmıştır, ancak modern teknolojiyle birlikte çevre üzerinde çok daha büyük bir yıkıma neden olabilecek hale gelmiştir. Patlatılmamış mühimmatlar, örnek olarak mayınlar, bir araziyi savaş sonrasında herhangi bir kullanım için kullanılamaz hale getirebilir veya o araziyi ulaşım için kullanıp üzerinden geçmeyi tehlikeli veya ölümcül hale getirebilir.
Işık kirliliği
Geceleri ortaya çıkan aşırı yapay ışık, insanların biyosferde yaptığı en bariz fiziksel değişikliklerden biridir ve uzaydan gözlemlenmesi en kolay kirlilik biçimidir. Yapay ışığın temel çevresel etkileri, ışığın hayvanlar tarafından genellikle yönlerini belirlemek için bir bilgi kaynağı olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Görsel avcıların avlanma verimliliği genellikle yapay ışık altında artar ve bu doğanın avcı-av dengesini bozar. Yapay ışık ayrıca yayılma, oryantasyon, göç ve hormon seviyelerini de etkiler ve bu da biyolojik saatlerin bozulmasına neden olur.
Hi, this is a comment.
To get started with moderating, editing, and deleting comments, please visit the Comments screen in the dashboard.